Karşınızda sekiz bacaklı mikroskobik bir canlı türü olan tardigradlar (mikroskobik su ayısı). Tardigrad adlı bu canlının yaklaşık 960 türü biliniyor. Küçük olmalarına rağmen imkansız denilen koşullara bile dayanıklı.
Bu canlılar dünyada veba salgınları, meteor düşmeleri, dinazorların yok oluşu gibi tüm felaketlerden sağ çıkmış ve günümüze kadar gelmişlerdir. İnsanlığın yok oluşundan önce de gitmeye niyetleri yok gibi…
en küçükleri 0.1 milimetrenin altında
- Eksi 270 derecelik soğuğa dayanabiliyor
- +150 dereceye kadar yakıcı sıcağa dayanabiliyor
- 30 yıl yemek yemeden yaşayabiliyor
- Çok yüksek ve düşük basınca dayanabiliyor.
- Yüksek radyasyona dayanabiliyor(Mikroskobik su ayılarının dayanabildiği radyasyon miktarının 5000 – 6200 gy doz olduğu belirlendi.)
İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nden bilim insanları, su ayılarının meteor çarpması, süpernova (yıldız patlaması) ya da gama ışını patlamaları gibi her türlü felakete dayanabileceğini ve en az 10 milyar yıl daha etrafta olabileceklerini bildirdi. Tardigrad su ayıları topraktan ve deniz tabanlarından Antarktika’daki buzullara kadar su olan her yerde yaşayabiliyor.
Yarı ölü evreye geçip metabolizma hızlarını neredeyse sıfırlıyorlar
Kuru ortamlarda büzülerek dokularında bulunan suyu buharlaştırıp oksijen tüketimini neredeyse durduruyorlar. Vücutlarındaki su oranını düşürüp (% 3’e kadar) yarı ölü evreye geçiyorlar. Böylece yüksek sıcaklılardan, ölümcül soğuklardan hatta radyasyondan bile etkilenmiyorlar.
Uzayda hayatta kalmayı başardılar
Tardigradların dayanıklılıklarını ölçmek için birçok araştırma ve deney yapıldı. Bu canlılar uzay boşluğuna bırakıldı ve gözlemlendi. Targidradlar uzay boşluğunda kaldıkları süre içinde havasız vakum ortama, yüksek radyasyona ve susuzluğa rağmen hayatta kaldılar.
Tardigrad DNA’sı
Tardigradların DNA’sını battaniye gibi sararak koruyan bir protein keşfedildi. Bilim insanlarına göre, bu organizmanın genleri, gelecekte yaşam türlerinin radyasyon ve X ışınlarından korunması için kullanılabilir. Profesör Takekazu Kunieda ve meslektaşlarının, ‘Dsup’ adı verilen bu proteini üreten insan hücreleri geliştirdiği, niteliği değiştirilmiş insan hücrelerini radyasyona maruz bıraktığı ve Dsup proteininin, DNA’nın çok daha az zarar görmesini sağladığının gözlemlendiği kaydedildi.
0 Yorum