Keşke Sürse Dedirten Osmanlı Adetleri


Osmanlı adetleri öyle ince düşünülmüş ki insanın geçmişe dönesi geliyor. İşte keşke sürse dedirten osmanlı adetleri…

Osmanlı Zimem Defteri – ‘Bir elin verdiğini öbür elin görmesin

Aslında bu geleneğimizi geçtiğimiz aylarda sık sık duyduk. Bir hayırsever fakir mahallelere giderek veresiye defterindeki bütün borçları ödedi. Haberlerde bu haberleri gördüğümüzde hepimiz sevindik. Bu gelenek Osmanlı’dan geliyor. Ramazan günlerinde zenginler bakkal dükkânlara gider ve ‘zimem’ defteri şu anki adıyla veresiye defterini çıkarmalarını isterdi. Defterden sayfaları kopartarak insanların borçlarını silerlerdi. Böylelikle borcu olan, borcunu kimin ödediğini, borcu ödeyen de kimin borcunu ödediğini bilmezdi. 

Osmanlı kapılarındaki iki tokmak

Eski kapı tokmakları

Osmanlı’da kapılarda iki tokmak bulunurdu. Bu topraklardan biri kalın diğeri ince ses çıkarırdı. Erkek misafirler kalın ses çıkaran tokmağı, kadın misafirler ise ince olanı çalardı.

Kapı tokmağı osmanlı

Böylece evde bulunan kişi üstüne başına ona göre dikkat eder, evin müsaitlik durumunu rahatça düşünerek kapıyı açardı.

Kahvenin yanına verilen suyun ince mesajı

Türk kahvesi neden su konulur

Misafire Türk kahvesinin yanında su verme geleneğimiz hala devam ediyor. Ama bunu neden yaptığımızı unuttuk. Osmanlı Döneminde Kahvenin yanında su getirilmesinin altında ince bir mesaj yatmaktaydı. Misafir eğer karnı toksa önce kahveyi alırdı. Böylece misafire yemek verilmezdi. Misafir kahve yerine önce suyu alırsa karnının aç olduğu mesajını vermiş olurdu. Misafire eğer suyu yudumlaşmışsa ya yemek sofrası kurulur ya da meyve ikram edilirdi. Gerçekten çok ince bir düşünce. Ne de olsa misafir açım demeye çekinebilir.

Pencereye konulan çiçekler

Osmanlı adetleri sarı çiçek

Osmanlı döneminde pencereye sarı çiçek bırakılmış ise bunun anlamı “Bu evde hasta var, sokakta ses tonuna dikkat et, rahatsızlık verici şekilde davranma” demekti.

Osmanli adetleri ğencereye kırmızı çiçek

Eğer çiçeğin rengi kırmızı olursa “Bu evde genç ve bekar bir kız var. Evin önünden geçerken küfür etme ve konuşmalarına dikkat et” demekti.

Ah nerede o eski ramazanlar…

Osmanlıda ramazan

Ne demişler “Ramazan ayı bereket ayıdır.” Ramazan denilince uzun uzun kurulmuş sofralar, ailemiz, sevdiklerimiz gelir aklımıza. Ramazan ayı, Osmanlı’da büyük önem taşırdı. Halk da eşine dostuna iftar vermeyi büyük ibadet kabul ettiğinde misafir ağırlamak onar için bir şerefti. Bu nedenle iftar saatlerinde evlerinin kapısı açık olurdu. Böylelikle yolda kalan ya da ihtiyacı olan herkes istediği eve girer, iftarını yapardı. Ev halkı tarafından da misafirin kim olduğu asla sorulmazdı.

Osmanlı’da Sadaka Taşı

Sadaka taşı

Bu uzun taşın ne işe yaradığını ilk bakışta anlamak zor. Onun adı ‘sadaka taşı’. Cami ve türbelerin köşelerinde rastlayabiliriz. Bu uzun taşın ortasında küçük bir çukur var. Zenginler öyle birine yardım ederken göstere göstere etmezdi. Sadakalarını bu taşların içine koyar ve giderlerdi. Fakirler, evsizler gece bu taşın içinden karnını doyuracak kadar sadakayı alırdı. Günümüzde bu gelenek olsa başında nöbet tutacak insanlar var.

Osmanlı döneminde Göçmen Kuşlar Vakfı

Osmanlı adetleri göçmen kuşlar

Sadece insanlar üzerine kurulu vakıflar değil, her canlı için vakıfar kurulurdu. Mesela ‘Göçmen Kuşlar Vakfı’ sadece kuşlar için kurulan bir vakıftı. Göçmen kuşları Osmanlı’da değerliydi. Yolcuğulu sırasında düşüp yaralanan kuşların tedavisini yaparak sürüsüne yetiştirilmesi istenirdi. Kar yağdığında aç kalan kuşların ölmemesi için bölgelere yiyecek bırakan ekipler oluşturuldu.

Pozitif Dil

İnsanlarımız eskiden inceliklerinden ötürü ‘ışığı yak’ demezlerdi. Bu onlara göre biraz kaba kaçıyordu. Yakmak sonuçta olumsuz bir kelimeydi. Onun yerine “ışığı uyandır” denilirdi. Bu daha şairane ve daha kibardı. Yine “lambayı (mumu) söndür” demezlerdi. Söndürmek olumsuzluk çağrıştırdığı için “lambayı dinlendir” denilirdi. Dil ile adeta kelimeler okşanırdı.


0 Yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir